23 Eylül 2018 Pazar

13 Reasons Why (Ölmek İçin 13 Sebep)

Merhaba,
Bundan sonra yapacağım dizi ve film incelemelerinde hakkındaki bilgiler kısmını üst kısımda belirtip yorumlarımı alt kısımda paylaşıyor olacağım. Bilgilerinize.
DİZİ HAKKINDAKİ BİLGİLER
Orijinal İsmi: 13 Reasons Why 
Tür: Dram, Gizem
Yapımı: 2017-ABD
Süre: 60 dk
Yönetmen: Gregg Araki, Kyle Patrick Alvarez, Tom Mc Carthy
Seneryo: Elizabeth Benjamin, Jay Asher
Yapımcı: Selena Gomez, Steve Golin

Konusu
Clay adında bir oğlan, eskiden umutsuz aşık olduğu ama intihar ederek ölmüş olan eski sınıf arkadaşı Hannah 'dan içinde teyp kasetleriyle dolu bir ayakkabı kutusu geliyor. Bu kasetlerin içinde sınıftaki öğrencilere bu kutuyu posta yoluyla birbirlerine yollamaları için talimat da var. Kasetlerde Hannah 12 kişiye ölümünde her birinin nasıl rol oynadıklarını ve neden intihar ettiğini 13 nedenle anlatıyor.

YORUM KÖŞESİ

     Diziyi izleyeli iki ay kadar oldu.Ben Türkçe dublajlı hali ile izledim. Dublaj sanatçılarından Harun Can'ın seslendirdiği  bir dizi film varsa muhakkak dublajlı hali ile izlemek tercihimdir. Bu dizimizde de Clay karakterine ses vermektedir.
      2 sezonluk bir dizi. 1. ve 2. sezon 13 bölümden oluşuyor.2. sezonunu bitiriş şekline bakılacak olursak 3. sezonunun gelebileceğini hissettiriyor.İntihara meyilli biriyseniz intiharı bir çıkış olarak görebileceğiniz ihtimaline karşı izlememeniz de fayda var. Hannah'ın ölümünden öncesi de kesitler şeklinde yaşadığı olaylar karşımıza çıkıyor. Bu kesitlerde karşımıza kameranın renk geçişleri bir hayli dikkat çekici. Hannah yaşadığı dönemler karşımıza daha canlı tonlarda bir renk görürken Hannah'ın ölümünden sonraki kısımlarda renkler soluk daha mavi ve gri tonlarında yani bir nevi ölümün getirdiği bir kasvet havası söz konusu.
      Dizinin her başlangıcında dizi oyuncuları birer cümle şeklinde sizlere, bu konulara değinerek seyirciler arasında bilinç oluşturmak istediklerini fakat bu konulardan siz muzdarip iseniz  bu dizinin size uygun olmayabileceğini ya da güvendiğiniz bir yetişkinle izleyebileceğinizi belirtmekte. Anlatacak birine ihtiyacınız varsa da  anneniz, babanız, rehber öğretmeniniz ya da yardım hatlarına başvurmanız veya  13ReasonsWhy.info ya girmenizi belirtmekte. Ve her bölüm başında karşınıza dizi oyuncuları bu tür cümleler ile çıkmakta. Merakımdan dizinin belirttiği siteye girdim. Sayfa tabi ki İngilizce fakat Türkçeye çevir dediğinizde aşağı yukarı anlayabiliyorsunuz sayfadaki yazıları Yardıma ihtiyacınız mı var aşağıdan ülke seçin şeklinde size ülkenizi seçmenizi belirtiyor.  Karşınıza öncelikli olarak Amerika Birleşik Devletleri çıkıyor baktım da orada  başvurabileceğiniz 3 hat var. Tabi ki hemen Türkiyeyi seçtim. Sadece Alo 183 Sosyal Destek Hattı karşımıza çıkıyor. 7gün 24 saat arayabileceğimiz belirtilmiş http://alo183.aile.gov.tr adresi de paylaşılmış.  Tabi ki Sosyal destek hattının sitesine de biraz göz gezdirdim.Sitenin en alt kısmına bakarsanız oradaki duyurularda 183 hattının ücretsiz olduğu özellikle belirtilmiş. İşitme ve konuşma engelli kişiler için bu konuda görüntülü olarak görüşme sağlayabileceği bir cep telefonu hattı paylaşılmış. 183 çağrı merkezinde  kürtçe ve Arapça bilen personellerinde olduğu özellikle belirtilmiş.   Sosyal Destek Hattında süreç nasıl işliyordur bu konuda herhangi bir bilgim yok. Umarım hiçbirimiz 183 hattını aramak zorunda  kalmayız.. Fakat şiddet,ihmal ve istismara uğruyor iseniz lütfen 183 Sosyal Destek Hattı ile iletişime geçerek yardım isteyin.

Dizi örneğinden yola çıkarsak. Amerika ya da Avrupa ülkelerinde özellikle öğrencilerin okul hayatlarında birbirlerine karşı zorbaca bir tutumda olduğunu sıklıkla film ve dizilerinde görmekteyiz. Bu da demek oluyor ki bu tür şeyleri gerçekten yaşıyorlar. Kendi okul hayatıma dönecek olursam Türkiye de de zorbalıklar var mı diye soruyorum kendime fakat bizde bu tür şeylerin oradaki kadar yoğun olmadığını görüyorum yani evet bizde de zorbalıklar yaşanıyor ama yoğunluk derecesi bu kadar değil en azından okul hayatında. Tabi kendi dizi ve filmlerimize baktığımızda tecavüzler ve özellikle şiddet türü bir çok konuyu görüyoruz ama bu konu zorbalıktan çok çok öte bir konu. Yani özetle her ülkenin kendine göre sosyal sorunları söz konusu.

Diziyi tavsiye üzerine izledim. Tavsiye eder miyim noktasına gelirsem 1. sezonu izleyebilirsiniz fakat 2. sezon neden böyle bir olay akışında değişiklik yaptılar  bilmiyorum 1. sezonda düşündüğünüz ne varsa 2. sezonda düşünceleriniz tamamen değişiyor. Belkide hiçbir şey göründüğü gibi değildir demek istemişlerdir. Kim bilir..

Kaynak:"1" Film Hakkındaki bilgiler https://www.sinemalar.com   dan  alınmıştır.Bilgilerinize.

20 Eylül 2018 Perşembe

19 Eylül Gaziler Günü

Bu yazıyı gaziler gününde yazabiliyor olmak isterdim fakat kişisel sebeplerden dolayı maalesef yazamadım. Fakat bu konuyu da atlamak istemedim. Kısaca bu konudan bahsetmek istiyorum.
Ülkemizde Gazilik unvanı devlet tarafından verilir. En büyük Gazi, bu unvanı 19 Eylül 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kararı ile alan vatanın kurtarıcısı ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. 2002 senesinde çıkartılan yasa ile 19 Eylül günü Gaziler Günü olarak kabul edilmiştir. (*) 
Yandaki fotoğrafı bilmem hatırlar mısınız?V Vaktiyle basında yer almıştı. Bende  açtığım ilk blogumda bu konuda bir yazı yazmıştım tekrar değinmek istiyorum.. 
Oğuzhan Uğuru bir çoğunuz bilir. Sosyal medya hesabında Gaziler gününde bu fotoğrafı paylaşmıştı paylaşımın altındaki yorumlardan birinde aynen şöyle bir yazı gördüm "Geçen sene 30 Ağustos’ta Vatan’da görevliyim.Aynen aktarıyorum. Geçit bitti. Kodamanlar passatlara atlayıp hızlıca gittiler. 70-80 yaşındaki gazilerimiz de yürüyerek gittiler. Ellerinde Türk bayrakları.Ağlamamak için zor tuttum. Öbür tarafta hesap çetin. Çünkü bu ayıp hepimizin."
Hiç bir düzeltme yapmadan yazılan yorumu direkt kopyaladım. Resimdeki olayı kısaca hatırlatacak olursak sanıyorum 2014 yılında gaziler gününde yaşanan bir hadiseydi. Zonguldak'ta yağmur altında düzenlenen Törende Vali Ali Kaban, Belediye Başkanı Muharrem Akdemir ve 3'üncü Jandarma Eğitim Tugay Komutanı Tuğgeneral Birol Şimşek, korumalarının tutuğu şemsiyelerle yağmurdan korunurken Muharip Gaziler Derneği Şube Başkanı Ramazan Çakal ise şemsiyesiz olarak protokolde yer aldı ve tören boyunca ıslandı.  Peki buna tepki verdik mi? Tepkilerimiz etkili oldu mu?  Ülkesi için vatanı için onuru ile mücadele etmiş ve gazi unvanı almış bir insandan bahsediyoruz. Üzerine inanın çok şey söylenir ama ben sadece soru sormak istiyorum sizlere. Bu durumları gördüğünüzde ya da tanık olduğunuzda içiniz sızlamıyor mu? Utanmıyor musunuz mesela? Burada kişi kurum ya da kuruluşları suçlamıyorum. Hepimizin vicdanını sorguluyorum.  

En Yaşlı Gazimiz Hüseyin Kaçmaz
Ve son olarak Gelibolu ya 57. Alaya ziyarete gittiyseniz orada torununun elinden tutmuş bir dede torun heykelini görmüşsünüzdür.O heykeldeki  En Yaşlı Gazimiz Hüseyin Kaçmazdır.
Balkan, Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarında 14 yıl savaşmış ve İstiklal madalyası Gazi Mustafa Kemal tarafından bizzat kendisine takılmış. 









Sizden küçük bir rica. Eğer yazıyı okuduysanız eklediğim bu 25 dk lık videoyu da izlemenizi önemle rica ediyorum. Çanakkale 57. Alayda Rehber,  Gazimiz Hüseyin Kaçmaz'ı anlatmakta. O kadar güzel anlatıyor ki üzerine herhangi bir şey yazmak istemedim.

Şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.



Kaynak:(*) https://siyasetdergisi.com.tr/19-eylul-gaziler-gunu-tarihi-gelisimi-ve-anlami/
alınmıştır.Bilgilerinize.



17 Eylül 2018 Pazartesi

L'OREAL PARIS COLORISTA


Bazı zamanlar insan kendinde değişiklik yapmak farklı görünmek isteyebiliyor. Ben çoğu zaman saç rengimde radikal bir değişiklik yapmak ister ve her defasında da cesaret edemedeğimden vazgeçerim ama mavi,yeşil ve kırmızı renklerden herhangi birini saçımda görmek isterim. Yine değişiklik yapmak istediğim bir dönemde karşıma çıktı Colorista Washout adlı geçici saç boyası.Şimdilerde fiyatının 35,90 olduğunu gördüm ama ben Migrostan 25 tl ye almıştım. Malum son zamanlarda tuvalet kağıdı bile 60 tl olmuşken çokta şaşırılacak bir konu değil ürünlere gelen zamlar. Ürünün kalıcı bir değişiklik vaadi yok. En çokta bu cezbetti beni çünkü insan yaptığı değişiklikten hoşlanmayabileceği ihtimalinden epey korkuyor. 5-10 şampuanlamaya kadar kalıcı olduğu kutu üzerinde yazmakta ve pastel ton olarak geçmekte. Sarı tonları veya Omre, Balayage, Bleach uygulanmış saçlar için uygun olduğu özellikle belirtilmiş.Kalıcılık konusunda 5-10 şampuanda çıkma vaadinin kesinlikle yanlış olduğunu düşünmekteyim.

Ben 20 Ağustos günü riske atmamak için bir kaç tutam şeklinde ürünü kullandım ve belirtilen sürede saçımda tuttum. Günaşırı duş alan biri olduğum içinde belirtilen şampuanlamanın iki katı bir şampuanlama söz konusu olmasına rağmen hala saçımda az miktarda da olsa varlığını göstermekte.Ve resimde görünen rengi vadedilmesine karşın yeşilimtırak hiç alakası olmayan bir sonuçla karşılaştım. Yakın çevremden özellikle iş arkadaşlarımdan aldığım yorumların bir kısmı olumlu iken bir kısmı ise saçımın küflendiği yönünde bir renk olduğu şeklinde yorumlar almaktayım.





Ürünün çok az bir kısmını kullandığım için çoğu arttı ve ürünün devamını kullanıp kullanmamak konusunda bir hayli kararsızım. Tavsiye eder miyim noktasına gelecek olursam bence güncellenen fiyatı ile beraber kullanmanıza değecek bir ürün olduğunu düşünmüyorum. Tabi tercih sizin...

15 Eylül 2018 Cumartesi

To All the Boys I've Loved Before (Sevdiğim Tüm Erkeklere)

To All the Boys I've Loved Before roman uyarlama bir film. Konusu itibari ile de bence dikkat çekici bir yapıt. Netflix üzerinden sıkça karşıma çıkmaktaydı ve neden bilmiyorum sürekli görmezden gelmeye çalışıyordum. En son izleme fırsatı bulduğumda ertelediğime pişman oldum. Ayrıca film boyunca Noah Centineo gülüşü ile bir hayli dikkati üzerine çekmekte :) Filmi puanlayacak olursam 10 üzerinden 8 di. Sıkılmadan izleyeceğiniz ve güzel vakit geçirebileceğiniz bir film.
Film Hakındaki Bilgiler
Süre 1s 39dk
Yönetmen Susan Johnson
Senaryo: Sofia Alvarez 
Oyuncular: Lana Condor, John Corbett, Noah Centineo 
Tür Dramatik komedi, Romantik
Ülke ABD

Özet ve Detaylar

Lara Jean, on altı yaşında olan genç bir kızdır. Her genç kızın başına geldiği gibi onun da kalbi başkaları için atmaktadır. Fakat onun ilişkileri yazdığı mektuplardan ibarettir. Lara, sevdiği her çocuk için bir mektup yazmıştır. Genç kız asla söyleyemeyeceği duygularını kimsenin okuyamayacağını bildiği için rahatça mektuba aktarır. Bu zamana kadar kimseye göndermediği beş mektubu vardır ve yazdığı mektupları odasında bir kutuda saklamaktadır. Fakat bir gün beklenmedik bir durumla karşı karşıya kalır. Lara’nın gizli aşk mektupları gizemli bir şekilde sahiplerine postalanır. Lara’nın kontrolünde olan aşk hayatı bir anda rayından çıkmıştır. Sevdiği erkekler, Lara’nın kendileri hakkında artık ne düşündüğünü öğrenmiştir; üstelik hepsi de aynı anda. Peki bu mektupları kim göndermiştir? 

Jenny Han’in aynı isimli romanından uyarlanan filmin yönetmen koltuğunda Susan Johnson oturuyor. Lara Jean Covey karakterini Lana Condor’ın canlandırdığı filmin oyuncu kadrosunda ayrıca John Corbett, Noah Centineo, Janel Parrish, Israel Broussard, Andrew Bachelor gibi isimler yer alıyor. Filmin senaryosu ise Sofia Alvarez tarafından kaleme alınıyor.
Kaynak:"1" Film Hakkındaki bilgiler https://www.sinemalar.com  ve  http://www.beyazperde.com dan 
alınmıştır.Bilgilerinize.

Kuzgunun Bugünkü Hava Durumu Raporu #2

                                                 
 Kuzgun Yuvaya Döndü
Dün akşam itibari ile kuzgun yuvaya geri döndü. Tatiller güzel geçiyor ise çabuk geçermiş. Takvim üzerindeki zaman çabuk geçse de psikolojik olarak sanki 1 aydır işe gitmiyor ve tatil yapıyor gibi hissediyorum. Pazartesi günü işe başlayacağım için psikolojik bir durgunluk içerisindeyim ama dolu dolu bir hafta geçirdiğim içinde mutluyum.Deniz kum güneş üçlüsü için Erikli'ye  (Keşan) gittik. Atalarımızı ziyaret için ise Gelibolu'ya gittik. Son olarak da Trakya'ya gelmişken gitmeden olmaz düşüncesi ile  Edirne'ye gittik.Mimar Sinan'ın ustalık eseri olan Selimiye Camii sine gittik. Aslında ilk gidişim değildi. Edirne ve Erikliye 2. gidişim oldu. Gelibolu'ya ise 3. kez gidişim oldu. Gelibolu da yapılan son düzenlemeler ile yaşadığım hayal kırıklığını tarif edebilir miyim bilmiyorum. Fakat tatil sürecinde gittiğim yerler hakkında resimler ile birlikte tüm duygu ve düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım. Durum güncellemesi niteliğinde bir yazı oldu. Şimdilik hoşçakalın.. 

The Kissing Booth (Öpüşme Kabini / Delidolu )

Yine bir film incelemesi ile merhabalar !
Filmin ismi oldukça kafa karıştırıcı. Aslında isminde sorun yok sorun bizim her zamanki gibi Türkçe çeviri faciamız.
Filmin adı: The Kissing Booth yani öpüşme kabini şeklinde çevrilmekte fakat netflix dahil google üzerinden filmi arattığınızda karşınıza Delidolu şeklinde bir isim çıkmakta. Bir gün düzgün çeviri yapmayı başarırız umarım.
Film iyi vakit geçirebileceğiniz çerezlik denebilecek bir kategoride.Tam bir gençlik filmi. Konusu ise klasik diyebileceğimiz cinsten. En yakın arkadaşının ağabeyi ile bir takım münasebet içerisinde olan bir genç kızımız yakın arkadaşı ile sevdiği adam arasında seçim yapmaya zorlanır sonunda ne mi olur ? Spoiler vermiyoruz merak ediyorsanız izlemeniz gerekecek. Puanlama kısmına gelecek olursak bence 10 üzerinden 7. 





Orijinal İsmi: The Kissing BoothYapımı: 2018 - ABD                   Süre:1s 45dkDiğer Adı:Öpüşme Kabini      
Tür: Komedi , Romantik           
Yönetmen: Vince Marcello
Senaryo: Vince Marcello       
Yapımcı: Ed Glauser          
Oyuncular: Joey King, Joel Courtney, Jacob Elordi 
Özet ve Detaylar
Daha önce hiç öpüşmemiş olan Elle Evans, ilk öpücüğünü lisesinin bahar festivalinde düzenledikleri bir oyun ile gerçekleştirir. Üstelik gizli aşkı Noah ile öpüşmüştür ve bu öpücük ikili arasında bir ilişkinin yolunu açar. Fakat ortada küçük bir sorun vardır. Noah, Elle’nin en yakın arkadaşının ağabeyidir ve ikisinin arkadaşlık kurallarına göre böyle bir şeyin olması kesinlikle yasaktır. Elle, oldukça çaresiz durumdadır. Noah ile zaman geçirdikçe arkadaşlığının tehlikeye girdiğini fark eden Elle, bir seçim yapmak zorunda kalır. Ya kurallara uyacak ya da kalbinin sesini dinlemesi gerekecektir.

8 Eylül 2018 Cumartesi

Kuzgunun Bugünkü Hava Durumu Raporu #1

   Merhaba kuzgunlar !

   Eski blogumdaki  yazılarımda bazen yazıların en altında "Gülşen'in Bugünkü Hava Durumu Raporu" notunu düşerek o günkü hislerimi anlatıyordum ya da tamamen bu başlık ile o günkü hislerimi yazdığım bir yazı serisi haline getirmeye çalıştığım kendimce bir günlük oluşturmuştum.Aynısını şimdi bu blogumda kuzgunun hava durumu raporu olarak derlemeye karar verdim.
   Şuanda sanki blog film incelemesi üzerine oluşuyor gibi dursa da aslında asıl amacım o anki durumda ne düşündüysem onu aktarmak. Kendimi duygularımı aktarmak için uygun bir zamanda hissetmediğimden olsa gerek bu tür yazılar yazmıyorum ve son zamanlarda da kafamı dağıtmak için sık sık film izlemekteyim. Bu yüzdende film incelemeleri ağırlık kazanmış gibi görünüyor. Fakat bana dair her şeyi içeriyor olacak  burası. Yeri geldiğince ürün incelemelerini de kitap incelemelerini de hava durumu şeklinde duygu düşüncelerimi de göreceksiniz.

      Koca bir yaz mevsimini geride bırakmak üzereyiz ve en sevdiğim aylara yaklaşmış bulunmaktayız. Herkes deniz, kum, güneş  üçlüsü ile cici tatillerini bitirdi #tbt lerini yapmaktalar bile.. Ben ise malum Haziran ayında yıllık iznimin bir bölümünü Erzuruma gittiğimde harcadığım için ancak bu aya kaldı deniz,kum,güneş üçlüm. Gerçi geçen yılda Eylül ayında kullanmıştım bu hakkımı.Ve bu durumdan da şahsen şikayetçi değilim.Yakın tarihlerde 9 günlük kurban bayramı tatili ile yıllık izni birleştirenler ve okulların açılmaya başlaması ile artık sezon bitmek üzere olduğundan gidilen her yer artık sakinlemeye ve fiyat açısından da uygun bir hal almaya başlıyor.  Kalabalık ve gürültüyü sevmeyen biri olarak ve de beyaz tenli olmanın etkisi ile güneşten her daim kaçıp şahsi olarak da  bronzlaşmaktan hoşlanmayan biri olarak en ideal tatil zamanın Eylül olduğunu düşünüyorum. Yarın yolculuk başlıyor birazdan bavullarımı hazırlayacağım ve bütün hazırlıklar bitmiş olacak. 2 ayrı şehre gitmeyi düşünüyorum. Döndüğümde blogda bu konuda yazarım şimdilik saklı kalsın..

     Kuzgunun bugünkü hava durumu raporu; Tam zamanlı bir işte çalışan modern kölenin yıllık izin sevinci içerisindeyim. Sosyal güvencemi yakıp pastoral yaşama geçmemek için kendimi zor tutsam da yine de yıllık izin mutluluğunun hafif sarhoşluğu içerisindeyim...


Lost in Translation (Bir Konuşabilse)

Dün boş zamanımı değerlendirmek için film izlemeye karar verdim. Netflix üzerinden gezinirken Lost in translation (Bir konuşabilse) adlı filme rastladım ve izlemeye başladım. Aslında oyuncular itibari ile güzel bir film olmasını ummuştum fakat çok yavaş ilerleyen ve bence sonuca bağlanamamış bir film. Konusu evet ilgi çekici ama sanki işleniş şekli pekte cazip değildi. Sorun bende mi acaba dedim ve şöyle bir baktım film yorumlarına. Yorumlar ikiye ayrılmış durumda beğenenlerin olduğu kadar benim gibi beğenmeyenlerin sayısı da azımsanmayacak cinsten. Film Japonyada geçiyor yani paradan kısmamışlar gibi görünüyor. Fakat yine de insan filmi izlerken emin olamıyor gerçekten filmin Japonyada çekildiğine.Green screen (yeşil perde) denilen bir gerçek var ve oldukça başarılılar bu tür konularda. Her neyse ortalamanın altında olduğunu düşündüğüm bir yapım oyunculara rağmen puanım  10 üzerinden 4 oldu.

Film Hakındaki Bilgiler


Orijinal İsmi
Lost in Translation

Vizyon Tarihi :
4 Haziran 2004

Yapımı
 2003 - ABD ,  Japonya

Tür                                                    
Dramatik komedi, Romantik  
   
Yönetmen: Sofia Coppola 

Oyuncular:Bill Murray, 
Scarlett  Johansson, 
Giovanni Ribisi

Özet ve Detaylar
Bob Haris ve Charlotte  Tokyo’da ikİ Amerikalıdır. Bob,Tokyo’ya bir viski reklamında oynamak için gelmiştir, Charlotte ise işkolik bir fotoğrafçı olan kocasının peşinden sürüklenmiştir. Her ikisini de uyku tutmayınca, bir gece lüks bir otelin barında yolları kesişir.
Bu buluşmanın sonunda aralarında sıkı bir dostluk başlayacaktır. Birlikte Tokyo’yu keşfe çıkarlar, Tokyolularla aralarında çok komik olaylar geçer ve sonunda bambaşka yaşamların mümkün olduğunu keşfederler.

Kaynak:"1" Film Hakkındaki bilgiler https://www.sinemalar.com  ve  http://www.beyazperde.com dan 
alınmıştır.Bilgilerinize.





5 Eylül 2018 Çarşamba

The Invitation (Davet)


İzlerken gerim gerim gerildiğim bir film daha. Aslında gerilmemin sebebi birazda bir sonuca varsın artık noktasına  gelmiş olmamın da etkisi var  fakat yine de orta karar bir filmdi gerilim konusunda.  Filmdeki mekanlar araba ev ve bahçeden görüntü içeriyor oluşuyla düşük bütçeli olduğunu düşündürmekte. Filmin ortasına geldiğinizde sonunu tahmin etmeniz zor olmuyor. Fakat film öyle bir noktada bitiyor ki "hadi be" dedirtiyor size. Filmin puanı ise 10 üzerinden 5 olsun çünkü çok iddialı bir yapım olduğunu düşünmüyorum izlemeye değer mi tartışılır.
Film Hakkında Bilgiler
Süre 1s 38dk
Yönetmen Karyn Kusama
Senaryo: Phil Hay Matt Manfredi
Oyuncular: Michiel Huisman, Logan Marshall-Green, John Carroll Lynch
Tür Korku, Gerilim
Ülke ABD
Özet ve Detaylar



Will ve Eden’in ilişkisi trajik bir olayla evlatlarının ölümünden sonra Eden’in ortadan kaybolmasıyla son bulur. Yaklaşık iki yıl sonra Eden yeni bir eş ve bambaşka bir kişilikle geri dönerek geride bıraktığı her şeyle tekrar bağ kurmak ister. Bir zamanlar Will’in olan evde verilen akşam yemeğinde yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu, Eden ve arkadaşlarının tekinsiz davranışlarının pek de hoş olmayan sonuçlar doğurabileceğini düşünen Will’in sezilerine de güvenilebilir mi? Film bizleri bu şüphe ve tekinsizlik dolu gecenin derinliklerine götürüyor. Karyn Kusama'nın yönetmenliğini üstlendiği yapımın başrollerinde Michiel Huisman, Logan Marshall-Green, John Carroll Lynch yer alıyor.

Kaynak:"1" Film Hakkındaki bilgiler https://www.sinemalar.com ve http://www.beyazperde.com  dan alınmıştır.Bilgilerinize.

3 Eylül 2018 Pazartesi

Hush

Eskiden aşırı derecede korku ve gerilim filmleri izlerdim. Bazı nedenlerden dolayı bu tür filmleri izlemeyi bırakmıştım fakat cumartesi günü gerilim filmi izlemeye karar verdim. Belki korkularının üstüne gitmelisin düşüncesinden belki de kafanı bu şekilde farklı bir yere yönlendirmelisin düşüncesinden olsa gerek Hush isimli filmi izledim. Türkçe çeviri karşılığını net olarak bulamadım fakat aşağı yukarı sus anlamına geliyor.Korku denebilecek bir görsel yok daha çok insanı aşırı derecede geren bir yapısı var. Baş karakterin işitme engelli olması ve gözden uzak bir yerde yaşıyor oluşu da işlerin daha da çıkmaza girmesine sebep oluyor. Ve filmde baş karakterimizin evi dışında tek dış mekan bahçesiydi ki o da 5 metre kadar gösterildi dersek yanlış olmaz. Anlayacağınız mekan açısından düşük bütçeli bir gerilim filmi. Fakat yine de başarılı olduğunu düşünüyorum 10 üzerinden puanım 7 

Tür: Korku, GerilimYapımı: ABD (2016)Süre:1s 27dkOyuncular: Kate Siegel, John Gallagher Jr., Michael Yönetmen: Mike FlanaganSenaryo: Kate Siegel Mike FlanaganYapımcı: Jason Blum Trevor Macy